26 Mayıs 2016 Perşembe

yalnız kalmak lazım kendimizi bulamk için


Hayata seyirci kalmak mı daha çok yorar insanı yoksa hayatta kendine bir rol bulamamak mı?
Aslına bakarsanız hayatın kendisi yorar. Boşa geçip giden günlerin arkasından bakıyorum şimdi. Aynada gördüğüm yüzü tanımaya çalışıyorum, inandığım en güzel yalanlar için kızıyorum kendime. Ne yaptıysam kendime yapmışım. Onlar ruhumdan parça almış, ben ölmüşüm. Senin benim gibi farklı insanlar, yalan hayatların dışında kalmaya mahkûmdurlar. Kurulu düzene karşı koymaktansa, yaşama ruhunu katmayı yeğler onlar. Bu yüzden yalnızdırlar çoğu zaman... Ve hiç gocunmazlar yalnızlıktan. Yalnız kalmak kendini bulmaktır çünkü. Anlaşılamamaları da sırf bu yüzden. Ruhunu, kalbini, sevda uğruna feda edenler anlayacaktır ne demek istediğimi. Ruhumdan bir parçada bulacaksınız kaybettiğiniz her şeyi. En çok da kendinizi..

değiştin mi değiştim mi?

Çok değiştin sen.
Çevren genişlemiş kalbin gibi, küfürler etmeye başlamışsın.
Kendin olmaktan, sevdiğim kişi olmaktan çıkmışsın, kalbimden çıktığın gibi.
Üzüyormuşsun herkesi, öyle duydum ben, inanıyorum aslında biliyor musun?
Beni üzdüğün anları hatırlamak pek de zor değil.
Yalanlarının yalancısıyım, seviyorum derken ki yalanların yalancısıyım ben.
Öyle işte, onlar gibi..
Ne yazsam sana diye aklımdan geçmiyor değil, sorular soruyorum cevaplmayacağın.
Sonra bir şarkı çalıyor,
Sahi dinlediğin şarkılar değişmiş diyorlar, doğru mu?
Gerçek olmaması gerekiyor, yoksa sana dinletmek istediğim şarkılar yabancı gelsin istemem.
Yabancı geliyor muyum sana? unuttun mu beni, demek istiyorum Sezen Aksu gibi.
Sahi değiştik mi biz? değiştin mi? değiştim mi?
Ama sen değiştin, ben deşildim seni severken.
Buna rağmen senin değişmeni istemem, sevdiğim gibi kalmanı istiyorum.
Hani bir söz vardı beraber izlemediğimiz bir filmde;
”her şey eskir, sen hala sevdiğimsin, sen eskime”
işte o cümle anlatıyor yazamadığım çoğu şeyi.
Anlıyorsun beni değil mi? Anlamıyorsun.
Ben de anlamıyorum.
Ben de değiştim sanırım..
Bana gelelim mi?
Seni bilemem ama, benim kendime gelmem gerekiyor.
Senin bana gelip gelmen bir şey değiştirir mi bilemem ama, benim kendime gelmem lazım.
Aslında biliyor musun?
İnsanları yaşadıklarımı değiştirir duygularını;
değişen duygularımı yaşadıklarını değiştirir? hep merak etmişimdir, gecelerce düşünmüşümdür hatta.
Mesela düşünmek demişken, bana neler oldu biliyor musun?
Çok düşünüyorum. Hani o çok güzel dediğin saçların var ya;
üzgünüm ama, gözümde bir bir rengini kaybediyor.
Mesela beni biraz dinlesen aslında, anlarsın.
Sen gelmeyince dertlerim üst üste geliyor.
Sen gelmeyince, dört duvar üstüme üstüme geliyor benim.
Tüm bunlar değil canımı yakan. Hani aşık olduğun kişi dışında çok sevdiğin kardeşlerin olur, o duyguları biliyorsun değil mi?
Hayat arkadaşım dediğim kardeşim vardı, onu bile kaybettim düşünsene.
Bu defa sen düşünsene lan? Bu yürek bu kadar acıya dayanır mı diye sen düşünsene bu defa?
Sahi, ben senden daha zor durumda yaşarken, senden bana ne?
Kendimi nasıl kaybetmeyeyim onu da söyler misin lütfen bilmek istiyorum?
İtiraz etmiyorum, yanlışlar yapmışızdır evet.
Ama benim en büyük yanlışım seni sevmek oldu.
Kaç doğru kaç yanlışı götürür kaç doğruyu geri getirir ama seni severken yaptığım yanlışlar seni götürdü.
Bundan sonra seni sevmemeye umursamamaya çalışmamın seni geri getirmesini de istemiyorum.
Kimse isteyerek kötü bir şey yapmaz, ben kötü biri değilim. Hiç bir insan yapmaz ki, yapan insan olmaz mesela; insanlığından şüphe ettin mi hiç?
Söylesene, sevenin duygularını bir hiç gibi gören, bir piç gibi ortada bırakanların insanlığından şüphe etmez misin? Kendi insanlığından şüphe etmiyor musun merak ediyorum?
Şüphelenmezsin tabi, bilmez, anlamaz sanıyorsun beni değil mi?
Anlıyorum, ama hep benden şüphelendin. Yapman gerekenleri hep yapmamakla kaldın.
Ben ortada kaldım, acılarımla baş başa senin yüzünden.
Kendinden şüphelenmedin oysa yalan mı?
Merak ediyorum sahi, hiç düşündün mü bana karşı büründüğün kişilikleri, takındığın huyları?
Davranışlarına işleyen kötülükleri? Bana karşı kullandıklarını düşündün mü?
Sahi sen düşünmeyi biliyor musun? demiştim ya, tabiki bilmiyorsun.
Bilemezsin, bilsen bana çektirdiğin acıların ne denli kötü olduğunu bilirdin.
Ya da öyle bir şeydi hatırlamıyorum,
Önemi yok; ben de artık bilmiyorum, çünkü kaybettikçe eridim, azaldım ben.
Kendimden bile korktum çoğu günlerde. Sen hiç birine susarak yalvardın mı mesela çığlıklar atarcasına?
Susamış bir çocuğun gözünden anlayabilir misin mesela attığı çığlıkları?
Duyar mısın o sesleri hiç? O seslerin her ucunda dolaşan duyguları?
Can yakan, şiddetli, ama bir o kadar; mükemmel derecede ızdırap veren hislerde olan düşünceler, haykırışlar..
Duyamazsın ki, senin duyuların, duyguların sağır olmuş farkında mısın?
Kalbinle eş değer sayılır mesela.
Çünkü kalbin de körleşmiş, sevgiden bir haber, boş boş duruyor öyle..
Susasım geliyor, nefesimin kesilmesini istemek bile anlamsız; nefes almak kadar.
Öyle bir yerdeyim ki, bir gün kaybolursan kendini bulacağın yer olacak bulunduğum yer.
Öyle de gereksiz bir yerdeyim işte. Ya da değişik bir yer, çünkü ben artık kendimi hep kaybediyorum.
Garip olan şey, seni kaybettiğim günden beri ararken kayboluyorum.
Seni bulmayı bırak, aramama bile yardımcı olan yok, daha çok uzaklaştırıyorlar benden.
Sen tüm bunların tek nedeni, can sıkıntısı mı dersin?
Olabilir aslında..
Çünkü hepsi; ‘can’ dediklerimizin verdiği sıkıntılar..
Neyse diyerek bitirmek istemiyorum, aslında bitirmek de istemiyorum.
Bitirmeyi pek sevmem ben, bilirsin.
Ben kime yazıyorum ki?
İyi geceler, üstünü ört.
Uyumaya devam et…

23 Mayıs 2016 Pazartesi

iyi geceler

Tanımadığın bir kişinin hayatını bir zaman sonra, ne kadar çok değiştirebileceğini düşündün mü? Mesela onun eli yanlışlıkla eline değdiğinde havaya uçmamak için ayaklarını daha sağlam yere bastın mı hiç? Bazen ona çok sevdiğini göstermek isteyip, gitmesinden korktuğun için “biraz takmıyormuş gibi” yaptın mı? Her kelimesinden, “demek ki bunu demek istemiş” dedin mi? Geceleri rüyanda görmek için dah...a fazla, çok daha fazla onu düşünmeye çalıştın mı? Sabah kötü bi’ rüya gördüğ...ünde “Neyse ki rüyaymış” deyip çok mutlu oldun mu? Her yazdığı şeye “bana mı demiş bunu?” deyip kendine kocaman kocaman umutlar etmeye çalıştın mı? Giyeceği giysisinden tut, seyredeceği filmi bile merak ettin mi, o film hakkında ne düşüneceğini bile merak ettin mi? Televizyondaki diziye bakıp “O da şuan bunu izliyor mudur” dedin mi? O film hakkında konuşabilmek için filmin konusunu bi’ yerlerden öğrenmeye çalıştın mı? Taksi şoförüne bile ikiniz hakkında bahsettiğin oldu mu? B...azen hiç sevmiyormuş gibi yapmaya çalışıp, yapamadığını farkettiğinde; “ama dayanamıyorum ki” dedin mi? Onun ellerinin ne kadar güzel olduğunu söylemek için, ellerini hiç bırakmamak istedin mi? Bazen geceleri kavga esnasında haksız olsan bile, gururunu yerler altına alıp onu aradın mı? Yüz hatlarını hafızana daha fazla kazımak için, yüzüne daha da fazla bakmaya çalıştığın oldu mu? “Belki bir şans daha vardır” deyip şanslarını bir değil, binlerce kez denemeye çalıştın mı? Sana ne yapmış olursa olsun, bir ortamda onun bahsi geçtiğinde ve onun hakkında kötü bi’ şey dediklerinde onu korumaya çalıştın mı? Başka bir sabah uyanıp üst üste, “ben böyle olsun istememiştim ki” dedin mi? Dışarda iki sevgili gördüğünde aklına gelen ilk kişi hep o oldu mu? Ondan bahsetmeyi çok özledin mi? Ondan gurur duymayı gerçekten çok özledin mi? Öpüşmeyelim ama benimle kalsın dedin mi? Annene veya babana onun hakkında bi’ şeyler anlatmayı, onların da onu çok sevdiğini hissetmeyi çok özlediğin ama artık her şey için geç olduğunu farkedip vazgeçmeye çalıştığın ama yapamadığın oldu mu? Bu yazıyı okurken, aklına onun yüzü geldi mi? Sana dokunduğu gün neler hissettiğin geldi mi? Hiç gitmeyeceğini söylediği gün geldi mi, ya da seni öptüğü o yer? Ve şuan aramak istesen de, “Ama artık” la başlayan cümleler kuruyor musun?
Şimdi; tanımadığın bir kişinin hayatını bir zaman sonra ne kadar muhteşem kılıp, sana hiç farkettirmeden ne kadar mahvettiğini de umarım tekrar düşünürsün.    

iyi geceler.

17 Mayıs 2016 Salı

senin masalın devm etsin başrol sensin

Tanımıyordum.Ama inanıyordum;bir insan tanımadığı birisine nasıl olurda inanır demeyin!
Bilemezsiniz.Bazı şeyleri hayal bile edemezsiniz.
Bazen ufacık bir samimiyet,ufacık bir tebessüm sizin o tüm duvarlarınızı yıkar paramparça eder.
Bir bakarsın hiç tanımıyorum dediğin kişinin tüm hayatını sen olursun.
Ama hissediyordum....
Ve biliyordum bir insan ancak bu kadar saf ve temiz kalpli olabilirdi...
Deli doluydu,çılgındı bir o kadarda neşeliydi.Aslında en güzeliydi,deli dolu olması hep bir heyecan içerisinde olması
ve benide bu heyecanın içine taşıması,anlatılamazdı.Belki yaşamak gerekirdi,belki bir şeyleri göze almak gerekirdi.
Ama yaşamadan hissetmiştim bu samimiyeti ve yüreğime dokunmuştu..
Şimdi masamın başına oturmuş bunları yazıyorum.O ise az sonra tüm bunları tek tek okuyup hayalini kuracak.
En güzeli değil midir hayal kurmak,en güzeli değil midir olmasını istediğin şeyleri henüz yaşamamışken yaşamak..
En güzelidir,en heyecanlısıdır,en samimisidir.
İnsan bazen yanı başındakiyle anlaşamazken,konuşamazken gider dünyanın öbür ucundaki hiç tanımadığı birisine
hayatını anlatır,içini döker.
Şimdi senden bana kalan uzun bir şiir,deli doldu birkaç fotoğraflar,aklıma geldikçe tebessüm etmeme neden olan gülüşün.
Benden sana kalan bu yazılar ve cümleler.
Unutma;gün gelir aklın bende kalır,gün gelir benim aklım da sende kalır,işte o zaman bu güzel hatıralar canlansın yüzünde.
Şunuda unutma;
Seni sen yapan bu deli dolu oluşun.
Seni sen yapan samimiyetin.
Şimdi en güzel masalını yaz bana.
Saat 12 yi geçti diye külkedesi aşkından vazgeçmedi ve güzelliğinden hiç bir şey kaybetmedi.
Şimdi bırak saat 12 yi geçsin ve kül kedisi masalı sona ersin.
Ama senin masalın sonsuza kadar devam etsin. 

                                           öpüldünüz :*

16 Mayıs 2016 Pazartesi

yoksunnnn :(

Yoksun, olmadın da.
Hep aklımdaydın da; olmadın, olmadın yanımda.
Gelebilseydim ben, inan gitmezdim.
Kalır kalır uyurdum yanında.
Duyabilseydin sen, inan susmazdım.
Anlatır anlatır ağlardım omzunda.

N'apıyorsun şu an mesela?
Kim var yanında?
Ben ölüyorum galiba,
Canım yandıkça.

Nerdesin şu an mesela?
Gülüyor musun kahkahalarla?
Ben özlüyorum galiba.
Kavuşamadıkça sana.

Yoksun, olmadın da.
Hep aklımdaydın da; olmadın, olmadın yanımda.
Gelebilseydim ben, inan gitmezdim.
Kalır kalır uyurdum yanında.
Gelebilseydin sen, inan göndermezdim.
Dayanamaz, ağlardın omzumda.

15 Mayıs 2016 Pazar

evet çok şey istiyorum



                   iyi geceler... 

                                                                           öpüldünüz :*
dolunay diyorum herkes için umut ışığı  öpüldünüz :*

aynen öyle umut işte

       ''Allah der ki,
kimi benden çok seversen onu senden alırım.
                     Ve ekler:
Onsuz yaşayamam deme ,seni onsuz da yaşatırım.
Ve mevsim geçer ,gölge veren ağaçların yaprakları kurur,
sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur.
Aklın şaşar dostun düşmana dönüşür.
Düşman kalkar dost olur.
Öyle garip bir dünya !
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur.
Düşmem dersin düşersin. Şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya,
öldüm der durur yine de yaşarsın.'' 

aramayın

Neden sürekli bi sevgili arayışında geziyorsun? Önemli olan hayatını yaşamak değil mi? Daha yolun başında değil misin? Beni seven biri çıkmayacak diye düşünme sakın vardır elbette kaderinde biri senin için yazılmış, seninle mutlu olabilecek, seninle el ele tutuşacak, sinemaya gidecek, seni her halinle sevecek, seni gülümseyerek uzun uzun ve hayranlıkla izlemesi güzelliğinden bahsetmesi de gelecek hadi bunları geçtim mesafe ilişkin bile olabilir, birlikte hayaller kurarsınız..., ilk sarılma gününü, o uzun saatleri ama bunların bi zamanı var. Sen onun sevgilisi var benim neden sevgilim yok diye düşünme, asla ama asla kendine çirkinim deme biraz cesaretli ol, elbet seni sevende vardır, At gözlüğü ile etrafa negatif düşünceler ile bakma, geniş ve özgür düşün hayatını yaşamaya çalış en önemlisi, çünkü zaman hızlı geçiyor. Seni seven birini hayatını yaşayarak bulmayı dene.

kalpsiz

Gecenin bu saatinde içimi dökebileceğim tek şey yazmaktı…
Neden her mutluluğun sonu mutsuzluğa bırakıyor kendini? Neden mutluluk denilen o şey uzun sürmüyor? Neden?
Hep mutluluğu yakaladığımı zannettim ve bir kara delik çıktı önüme. Neden mutluluğu bir haftadan fazla yaşayamaz olduk biz? Neden böyle kıtı kıtına her şey? Bu huzursuzluk neden?
Âşık olduğumu zannettiğim herkes benim için aşılması gerek kocaman sınavlardı. Hani bir sınavdan iyi beklersiniz ama sonucu kötü olur ya... bu da öyle bir şey. Ama bu kadar kötü sonuçların bir doğru getireceğini düşünmezdim. Çünkü öyle çok engele takılıp tepetakla oldum ki artık her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp biçiyorum.
Şu an hayatımda mutluluk kavramının eş anlamlısı var. O bana ait. Ama mutlu değilim. “Aptal mısın?” diye sorabilirsiniz ama mutluluk bir anda yok oluveriyorsa?
Hiç hislerinizi kaybettiğiniz oldu mu? Bir daha aynı şekilde hissedememekten korkuyorum. Şu an hislerim yok. Hiçbir şeye hiç kimseye karşı tepkisiz ve duygusuz kalmayı istemiştim ve bu oldu. O mutluluk denilen şey benden tamamen kopmuş gibi. Özlemek istiyorum. “Seni seviyorum be adam!” demek istiyorum ama göğüs kafesimde, o koca boşlukta kocaman bir acıdan başka bir şey hissedemiyorum.
Gözümden düşen damla damla yaşlarla birlikte soruyorum kendime; “Acaba bir daha aynı şeyleri hissedemeyecek miyim?” Düşünüyorum. “Acaba hak etmediğim için mi oluyor bunlar?” diye ama hak etmeyecek hiçbir şey yapmadım. Böyle mutsuzluğa mezar olacak hiçbir şey yapmadım! Ne acı değil mi? Âşık olduğunuz adamın sizi sevmediğini düşünmek, onunla mutlu olduğunuz zamanlardaki konuşmaları okuyup şimdiyle kıyasladığınızda arada dağların olduğunu görmek, ne acı değil
mi? Ruhsuz gibiyim.

Ve kalpsiz.

en çok söylenen yalan iyiyim

-“Nasılsın?”
-“…”
Sabah alarm çalıyor, düzensiz uykumu bölüyor. Esasında alarm bahane aileme. Uyuduğumu sansınlar diye. Uykusuz gözlerim, biraz sersemim. Aynaya baktığımda, unutulmuş tarihi bir eser gibiyim. O'nun eseri. Unutulmaya terk ettiği bir eser. Yemek yemiyorum. Ne kahvaltı, ne akşam yemeği. Benim açlığım, onun ellerine. Benim açlığım, onun boynundaki o kokuya. Çıkıyorum evden, metroya biniyorum. Hep köşeye oturuyorum, yere. Boş yer olsa bile. Raylar bana fısıldıyor... sanki. Herşeye bir anlam yükleyecek kadar deliyim. İstasyon da iniyorum, ama dışarı çıkmıyorum. Oturuyorum banka, izliyorum. Çıplak bir kadın görüyorum. Gerçeklerini dün gece bir çay eşliğinde bir adama harcamış. Bir adam görüyorum sonra, şık bir paltosu var. Hisleri en az hırçın dalgalar kadar yıkıcı. Bir kadın görüyorum, telaşlı. Çocuğunun çıkışına yetişememiş. Bir adam görüyorum sonra, dokunsam boğacak sanki beni. Elleriyle değil ama, hisleriyle. Gözlerinde yaş birikmiş, belki on dakikadır göz kırpmıyor akmaması için. Gözlerinde okyanus var adamın. Doğrulamıyorum. Banktan kalkamıyorum. Ayaklarım bana ihanet ediyor. Güçlü olamıyorum. Sol elin göğüs kafesimin tam ortasında olsa şuan, boynumda yüzün. Yitip gidecek bunca hüzün. Kirpiklerin gıdıklasa boynumu, içimdeki bunca deprem son bulur mu? Sesinden tek bir kelime duysam… Gözlediğim o geminin limanı… Ruhum olur mu?
-“İyiyim.

susmak

+ Hep böyle misin? İnsanlara karşı fazla anlayışlı, hiç sitem etmeyen, bağırmayan, hayır diyemeyen, alttan alan, sürekli özür dileyen biri misin yani? Ya da neden böylesin?
- Korkuyorum.
+ ???
- İnsanları incitmekten işte.
+ Neden ama?
- İncinmenin ne demek olduğunu, incinen insanın neler hissedebileceğini bildiğimden.
+ Çok mu incindin?
- Pek sayılmaz. Yani gözümü biraz dışarıya çevirdiğimde görüyorum ki ne acılar, ne hasarlar, ne yaralar var. Ben birkaç çizikle yırttım bu hayat denen savaştan. En azından şimdilik. Ama böyle olması gerekmez mi? Ben hiç incinmemiş dahi olsam insanları incitmekten kaçınmamalı mıyım? Sessiz kalmak karşındakini vicdan muhakemesine itelemez mi? Ben anlayışlı olsam ve karşımdaki insan da benim gibi olsa ve diğerleri de, daha az zararla bitmez mi bu savaş? Yani galip gelmek zaten imkansız ölümsüzlük keşfedilmezse; hepimiz yenileceğiz. Hepimiz herhangi bir şeye yenileceğiz. Belki bi arabaya, tutmayan frene ya da sarhoş bi şoföre, belki bi mermiye, belki strese, belki yer çekimine, belki bi hastalığa, belki teröre, belki töreye, bi insana, kimisi uyuşturucuya, belki yanlış teşhise, belki bir jiletin cazibesine, belki suya ya da elektriğe ya da ateşe vesaire işte; elbet yenileceğiz. Ama bugün ama yarın. O halde neden daha az zarar için çabalamayalım?
+ Bu çok ütopik bi hayal.
- Ama ütopyalar güzeldir.*
+ Bence yanılıyorsun. İnsan incinmeli. İncinmeli ki iyileşirken mutlu olacak bi sebebi daha olsun. Ki insan nankördür Abese'nin 17. ayetinde geçtiği üzre. Yani sen hiç ağlamazsan gülmek ne kadar güzel hissettirebilir ki? Hastalanmazsan sağlığın ne kıymeti var? Her gün her adımında bacaklarının varlığı seni mutlu ediyor mu? Hayır. Onların farkında bile değilsin. Ya da her nefeste bi tüpten yardım almadan doyasıya soluk alabildiğin için, içini mutluluk kaplıyor mu? Kaybettiğinde çoğu şeyin kıymetini daha iyi kavrarsın. Bu fıtratımızla ilgili. Ve doğayla belki. Aydınlık da karanlık da gerekli yani. İncinmeliyiz. Çok klişe olacak ama demir gibi yanarak ve dövüle dövüle şekillenir insan dediğin. Daha az zarar diye bi şey de yok ki güzelim. Aldığın her nefes, uyandığın her yeni gün, hatta bu savaşın ta kendisi zararlı. Hem düşün ki bahsettiğin gibi bi hayatı geride bırakmak mı daha kolay yoksa incindiğin, hırpalandığın, yorulduğun bi hayatı geride bırakmak mı? Buraya bu kadar alışmak, uyum sağlamak bana gülünç geliyor doğrusu. Ölmeye programlıyız, doğmadan dahi ölenlerimiz var hani, o halde ölüm gibi bi gerçeğin karşısında "daha az" zarardan kime ne? Ya da etkisi ne? Susmak ve daima özür dilemek de incitmez mi, yormaz mı insanı? Dışarı çık ve ağız dolusu oksijeni çek içine, sonra bağır! İtiraz et! "Siz beni üzdünüz ulan!" de. Sor; "Beni neden üzdünüz?" diye. Ağlat gerekirse. Çek git birilerini terk et. Gırtlağına yapışsalar son nefesinle küfret. Hayalarına tekme at şu hayatın. O pembe gözlükleri çıkar, at yere, bas üstüne. Bi ağaç gibi gövdene atılan çiziklere haykır artık. O çakıyı al ellerinden, daya boğazlarına, öfkelenmen gereken yerde susma daha fazla. Dilini kesseler ellerinle çığlık at, feryat et, ağıt yak. Şu ihtiyar gezegende bir zelzele de sen yarat, biraz da sen örsele! Nefesinin tükenmesine ne hacet, susuyorsan çoktan yenilmişsindir zaten. Yetmedi mi yitirdiğin vakit?

mesafe

Neden sevdiğiniz kişilerin illa yanınızda olmasını istiyorsunuz? Sizden yüzlerce kilometre uzakta birini sevemez misiniz? Eğer cevabınız hayırsa nedeni ona dokunamadığınız, onu öpemediğiniz için mi? Peki sevgi sadece dokunmak mıdır? Dokunmadan da sevilemez mi? Sevilir. Hemde öyle bir sevilir ki aklınız hayaliniz durur. Birbirini hiç görmeden sevenler var her an elleşenler haricinde. Her sokağın başında gösteriş için öpüşüp koklaşanlar var sevgiden uzak. Birde birbirlerini hiç... görmeden öylece sevenler var. Mesafeli bir ilişki olmaz demeyin. Olur. Öyle güzel olur ki bir an önce kavuşmalarını istersiniz. Kokusunu bile bilmeden sevenler var. Hani bedenen yanında olamasa bile ruhen hep yanında olan, bedenen dokunmayıp da ruhen dokunan. Sevmek dokunmak değildir. Sevmek hissetmektir. Sevmek sol yanının onunla konuştuğun an hızlandığını fark etmendir. Sevmek, sevmektir işte. İster yüz ister bin kilometre olsun ne fayda iki insan birbirini seviyorsa mesafeler sadece birer sayıdır. Belki her an yanında olamıyorsunuz böyle ama buluştuğunuzda o birlikte geçirilen vakitler daha bir kıymetli oluyor. Her gün o yan yana olanların derdi öpüşüp koklaşmakken o aralarında uzun mesafe olanların derdi birlikte geçirdikleri vakti dolu dolu geçirmektir. Seven insan uzaktan da sever. Seven insan karşılık beklemeden öylece sever. Bu da böyle bilinsin

kalbimde varsın beden olarak yoksunnn

-Şimdi iyisin değil mi?
+İyiyim.
-Zor şeyler yaşamadın ama kolay da değillerdi.
+Zor ile kolay arasında, zora bir tık daha yakın şeyler.
-Ama iyisin bak, her şeye rağmen, herkese rağmen. İyisin. Dimdik ayaktasın....
+Hep öyleydim. Hep dimdiktim. Hep ayaktaydım. Ama biraz soluklanmak istiyorum artık. Eğer adı düşmekse bunun. Nefes almamın tek yolu düşmekse, düşeyim ben artık. Çok yoruldum.
-Düşersen kalkmana izin vermeden bir tekme daha atacaklar.
+Kalkmayayım o zaman bende.
-Seni tekrar tekrar yıkmak isteyecekler o zaman.
+Ama ben kimseye bir şey yapmadım?
-Yapmadığın için böyle zaten. Katı kuralların olmadı hiç. Herkes hata yapardı ama senin için önemli olan hep pişmanlıktı. Pişman olan birini zamanında canını dibine kadar bile yakmış olsa affederdin. Hamurunda yoktu işte. Tüm dünyayı kucaklamana sebep olacak kadar sevgi ile doluydu kalbin. Dünyaya hep yaşıtlarından daha farklı pencerelerden baktın. Saçlarına aklar düştü hatta çok düşünmekten. Gözlerinin etrafında çizgiler oluştu. Bu dünyayı değiştirmek için uğraşmadın ama hayatlarına dokunduğun insanların dünyalarını değiştirmek için çok uğraştın.
+Devam etme lütfen.
-Kin tutmadın kimseye. Nefret etmedin. Öfkelendiğin oldu yalan değil. Öfkenden tüm pisliklerini yüzlerine kusmak geldi içinden ama hep frenledin kendini. Sen kendini frenledikçe onlar kendilerini haklı zannettiler.
+Lütfen sus.
-Sen sana yapılan haksızlığı başkasına yapmamak uğruna günden güne eksiliyorsun bak.
+Çok uğraştım. Onlara benzememek için çok uğraştım. Birini incitmemek için çok uğraştım. Ama olmuyor, beceremiyorum. Ben gerçekten yapamıyorum.
-Değişmeyeceksin. Değişmeyeceksin ki bunca şeye değsin. Kalbinin kırılmasına, umudunun örselenmesine değsin. Her şey iyi olacak demeyeceğim sana. Kötü de olabilir. Ama canın daha fazla acımayacak. Çünkü öğreniyorsun. Hayat derinden rengini soyarak tüketiyor seni. Tüketiyor ama alışıyorsun. Bunların bir bedeli olacak onu da biliyorsun. Bir yerlerde seni iyi şeylerin beklediğini zaten biliyorsun. Ama şimdi değişirsen, vazgeçersen kendinden, boşa olur her şey. Benzemek istemediğin insanlara benzersen yazık edersin.
+Dayanabilir miyim daha fazla?
-’Sen çok güçlü birisin .’ cümlelerini duydun hep farklı seslerden. Şimdi de benden duy. Çünkü öylesin. Çok güçlü birisin . Çok.
+Vazgeçmeyeceğim kendimden, ama eksilmek istemiyorum artık. Biraz katı olmayı öğrenmem lazım, yaşamak için. Öfkem konusunda kendimi eğitmem lazım, değişmemek için. Birde henüz bir ad vermediğim sana, teşekkür etmem lazım, tüm bunlar için. İyi ki varsın. İyi ki, burdasın.

14 Mayıs 2016 Cumartesi

ilk günkü gibi

+ Günaydın sol yanım (Saat: 06.10 )
- (4-5 saat sonra) sana da günaydın, uyumadınmı sen?
+ Sana demiştim herkesten önce benim aklıma geleceksin diye.
- Ölesine dedin sanıyordum.
+ Hayır, iyisin değil mi hayatım?...
- Ben artık senin hayatın falan değilim.
+ Eğer ki her sabah uyandığımda aklıma geliyorsan…Gün boyunca aklımdan çıkmıyorsan... Dinlediğim her şarkıda seni buluyorsam... Adını duyduğumda boğazım düğümleniyorsa... Gözlerinde dünyayı buluyorsam ve her gece uyumadan önce fotoğraflarına bakıp hayalini, bizi kuruyorsam hayatımsın. Hayat seninle güzel…
- Delisin sen.
+ Beni bıraktığın günden sonra delirdim evet.
- Of bıktım ben senden sürekli saçma sapan şeyler söylüyorsun artık aşk diye bir şey olduğuna inanmıyorum ben.Aramızda aşk diye bir şey yok.
+ Saçmalıyorum haklısın evet gerçekten saçmalıyorum,çünkü seni her satırda anlatmak için çabalıyorum.
- Sen hâlâ sarhoş musun ya?
+ Yok,hayır sadece sigara içtim.
- Kaç defa dedim sana sigara zararlı diye.
+ Seni sevmek de öyle ama?
- Sevme beni, istemiyorum artık seni ya!
+ bensizliğe alışamazsın unutmazsın biliyorum o yüzden gitmeyeceğim.
- Unuturum, çünkü sevmiyorum seni artık.
+ Öyleyse gözlerime bak ve söyle bunları... Son bir defa buluşalım.
- Tamam, son defa! Ve bir daha asla görüşmeyeceğiz!
+ Aslında bu şehir koskocaman olsa da elbet karşılaşacağımız günler olacaktır.
- Sana karşı hiçbir şey hissetmiyorum ve değişmeyecek hiçbir şey.
+ Evet,haklısın hiçbir şey değişmeyecek, ben seni yine ilk günkü gibi seveceğim.

kızıyorum sana ama en çok kendime

Bazen gerçekten sana çok kızıyorum.
Hayır, gittiğinden değil. Hayır, başkasını seçtiğinden değil. Sana kızmamın asıl sebebi her seferinde önemsiyormuş gibi yapıp sonra hiçbir şey yaşanmamış gibi bir anda silip gidebilmen. Sonra istediğin zaman geri dönüp hala seninmişim gibi davranman, yine kendine bağlaman. Birbirimize aitmişiz gibi davranma. Seviyormuş taklidi yapma. O zaman neden gitti diye içim içimi yemez, gecelerce uykularım kaçmaz bu defa. Bu defa kötü davran bana, k...ötü davran ki gittiğinde ‘gideceği zaten belliydi’ diyip avutabileyim kendimi. Umutlanmayayım boş yere.
Yada en iyisi ne biliyor musun?
Gideceksen, hiç gelme bu defa.
Birbirimizden başka kimsemiz olmadığını söylüyordun hani, kime gittin beni bırakıp? Hani gidecek kimsemiz yoktu? Ben bunu hak edecek ne yaptım, bilmiyorum. İçim özlüyor ya. Karşımda dururken sarılamamak içimi sızlatıyor, yanından geçerken kokunu duymak canımı yakıyor. Seni başkasıyla görmekten bahsetmiyorum bile.
Bırak başkasının olmanı,
adının başkasının adıyla yan yana gelmesi bile delirtiyor.
İkimiz de gideceğini biliyoruz elbet. O zaman iyi davranma bana, seninmişim gibi yapma. Benimmişsin gibi davranma.

üşü

Hava soğuk. Tak kulaklıkları. Dışarı çık. Üşü. Yürü. Daha çok üşü. Daha çok yürü. Üşüdükçe yürü. Yürüdükçe, düşün. Olmak istediğin kişiyi düşün. Olduğun kişiyi düşün. Sahip olduklarını düşün. Senin olmayanları düşün. Sevdiklerini, sevmediklerini düşün. Kazandıklarını, kaybettiklerini düşün. Söylediğin, söylenen yalanları düşün. Seni terk edenleri, terk ettiklerini düşün. Artık hayalini kurmadığın o hayatı düşün. Ne kadar kolay vazgeçtiğini düşün. Bir daha kimseyi sevemeyeceği...ni düşün. Saatlerce düşün ama hiçbir şey düşünmediğini fark et. Eve dön. Aynaya bak. Gözlerin kızarmış. Demek ki ağlamak istemişsin farkında olmadan. Ne zaman ağlamak istesen, gözlerin kızarır çünkü. Aç sıcak suyu, gir altına. Soğuktan donan vücudun sıcak suyun altında uyuşsun. Kemiklerin sızlasın. Acıya aldırma. Düşün. Yeniden düşün. Ardından el salladığın otobüsleri düşün. İnsanları düşün. İhanetleri düşün. Bir zamanlar hayallerin olduğunu düşün. Bir zamanlar mutlu olduğunu düşün. Mutluluğun nasıl bir his olduğunu unuttuğunu düşün. O kadini dusun. O kadina artık asla sarılamayacağını düşün. Şimdi çık sıcak suyun altından. Çık ve yaşa. Ve yaşadığın bu şeye ‘hayat’ de. Hep aynı şarkı çalsın kulaklarında. Hep aynı yerden yansın canın. Ama sen yine de hep, ‘hayat’ de. Çünkü hayat, güzel rüyalarından haricinde kalan acımtrak zaman dilimi. Çünkü hayat, hayat işte

stay strong

Hayata gözlerini açarken hiçbir şey bilmiyorsun.
Sonra; konuşmayı, emeklemeyi, yürümeyi, aldatmayı, aldatmamak gerektiğini, insanların arkasından konuşmayı, konuşmamak gerektiğini, öpüşmeyi, yanlış insanlarla öpüşmemenin gerektiğini, sevişmeyi, sevmeyi öğreniyorsun. Bazen sevmemek gerektiğini. Nefreti öğreniyorsun sonra da.
Aşkı görüyorsun ilk önce annenle babanda. “Göremediğinde” filmler izliyorsun. Akrabalarına gidiyorsun. Göremezsen, kıskanıyorsun. Görmeye çalışıyorsun.
...Annenle baban kavga ettiğinde babana “baba gitme” demeyi öğreniyorsun. Merak ediyorsun hep, nereye gittiğini, kim uğruna, neden gittiğini. Her insana giderken soruyorsun zaten. Onlara soramadığında kendine soruyorsun; “neden gitti?” diye. Hiç bırakmayacağına inandıkların birer birer gidiyor sonra. “Nedensizce”, hepsinden nefret ediyorsun.
Ardından yatağına yatıyorsun ve ağlıyorsun. Hayatı küçük yaşta “öğrenmeye çalışıyorsun”, yalnız olduğunu anlıyorsun. Bazen en iyi arkadaşının göz yaşlarının aktığı yastık olduğuna inanıyorsun. Ama onada kızıyorsun. Başkalarının görmesi için onun ıslandığını zannediyorsun, lanet ediyorsun.
Annen ya da baban geliyor yanına sonra, ya da kardeşin. “Ağlama lütfen, güçlü ol” diye sana sarılıyor. Göz yaşlarının biraz daha dinmesi için sıkı sıkı sarılıyorlar. “Geçeceğini” söylüyorlar. Bırakıyorlar. Geçmiyor sonra, kendine sarılıyorsun. Yine geçmiyor, o anlık diniyor. Unutmaya çalışıyorsun.
Hayatı merak ediyorsun. Hiç gitmeyecek olan insanların nerde olduğunu merak ediyorsun. Hiç aldatmayan, hiç yalan söylemeyen, hiç insanların arkasından konuşmayan insanların nerde olduğunu merak ediyorsun. Ya da var olup olmadıklarını düşünüyorsun.
Seneler sonra her insanın gideceğine inandırıyorsun kendini. Ona göre yaşarken sonra birine güveniyorsun. Gözlerini kapayıp elini ona veriyorsun. Sakladığın cümleyi bir anda hiç ummadığın şekilde kuruyorsun. “Beni bırakma” diyorsun. Unutmaya çalıştığın her insanın her hareketi tekrar hatırlatıyor kendini sonra. Her insan da aslında unutmaya çalıştığın insanları görüyorsun.
Ve o da gidiyor. Hala hayatı öğrenmeye çalışıyorsun. Hala merak ediyorsun.
Gün bitiyor. Gece gözlerini kaparken çok şey biliyorsun.
Susuyorsun
Ve,
Yastığa kızıyorsun.

gittin

Sonra biri karşına ''Seni seviyorum'' Diyerek çıksa ne mi oluyor?
ilk görüşte diğerlerinden farkını anlayabiliyorsun aslında. Sıradan biri değil o. Belki de aylardır beklediğin doğru insan. En doğru.
Herkesi kolay sevemezsin sen. Ama onu çok çabuk seviyorsun. Ne olduğunu anlayamadan, o kadar güzel seviyorsun ki. Kendin bile anlayamıyorsun ne olduğunu.
Onunlayken hayatının en mutlu günlerini geçiriyorsun. Kaybetmekten korkuyorsun, başını yastığa her koyduğunda; ya o giderse n...e yaparım diye geçiriyorsun içinden. Kaybetmekten korkuyorsun, hem de çok.
Bazen yastığının bir köşesini onun için ayırıyorsun mesela. Sanki o yanındaymışçasına. Bazen de üstünü örtüyorsun; üşümemesi için. Sabahları uyanınca yanında göremiyorsun; senden önce kalkmış olmalı. Başka bir açıklaması olamaz.
Sonra bekle diyor sana. Sadece bekle. “Kavuşacağımız, sana sarılacağımız kokunu içime çekeceğim günü bekle. Benim inancım var.” Diyor. Bekliyorsun. beklersin, hep.
Binlerce hayal kuruyorsun. İlk görüşmenizde mesela; sarılacak sana doya doya. Birbirinizden bir süre kopamayacaksınız. Doya doya içine çekeceksin kokusunu. Dudaklarının tadı, silinmeyecek dudaklarından. Söz verdiğiniz gibi; beraber uyuyacaksınız siz. Ona sarılarak, karanlıkta. Çünkü korkmuyorsun, o yanında. Her şeyden çok inanıyorsun gerçekleşeceğine. O da inanıyor. İnandığını söylüyor.
Sonra bazı şeyler hiç yaşanmamış, bazı hayaller hiç kurulmamış gibi arkasına bakmadan gidiyor. Ağzını açıp tek kelime edemiyorsun. Gidiyor, engel olamıyorsun. Olmalısın.
Ama gidiyor.
Sensiz daha mutlu olduğunu görüyorsun. Ağzını açıp tek kelime edemiyorsun. O güne kadar ne kadar söylemen gereken kelime varsa hepsini yutuyorsun.
Çok özlüyorsun, onun seni özlemediğini görüyorsun. Özlemek diyorum, acıtıyor. Oysa senin hiç canının yanmasını istemediğini sandığın insan, seni parça, parça bölerek gidiyor.

boşluk

Onu çok seviyorum. Anlatamıyorum, hissetiremiyorum ama gerçekten çok seviyorum. İçimdeki o boşluğu kimsenin dolduramayacağını bilmek, onun bu halini görmek, onu bu denli özlemek karşı konulmaz bir acı veriyor. O kadar çaresiz kaldım ki. Bu berbat bir şey. Anlatmak istediğim, hayalini kurduğum bir çok şey var. Hepsi bir cam kırığı gibi saplanıyor yüreğime. Acı veriyor, kanatıyor, parçalıyor fakat öldürmüyor. Büyük bir işkence gibi. Şimdi ne desem anlatamam sana. Onu anlat dese...n anlattığım da dünyanın en mükemmel insanı dersin. Çünkü seviyorum. Çünkü ona bağlandım. Çünkü o benim gözümde her şey. İşin için de o olduğu zaman her şey duruyor. Çünkü o benim için kusursuz. Çünkü o mükemmel bir insan. Şimdi boş ver unut demek o kadar saçma geliyor ki. Hayatımın bütünü olmuş o benim, bırak hayatı der gibi. İliklerime kadar hissediyorum ona olan sevgimi. Yanımda kimsenin olmayacağı ihtimalini göze alarak yaptım hepsini.
Ve gerçekten yanımda hiç kimsem yok.
Diye ekleyerek, bir başka gecenin sabahı için günlüğünü kapattı şair..

umudumuz

İnsan sevemiyor bir daha. Ürkütüyor arkasını dönünce gördüğü anılar. İnsan bir kere sevip yanıldı mı, bir daha sevemiyor işte. Ne kadar severse sevsin, sevemiyor. Gözler görüyor, hisleri canlanıyor ama olmuyor; o geliyor akla. Hep onunla kıyaslıyor. Sonrası için sadece bir ölçü aracı olup çıkıyor sevdiği. Ne yazık...
Bir şeyler oluyor etrafımda, her şeyi seninle kıyaslıyorum. Biri bir şey yapıyor, o da böyle böyle yapmıştı diyorum. Senden bahsetmek öyle güzel oluyor ki; içimd...eki burukluk günden güne geçiyor biliyor musun?.. Zaman ne kadar acımasız sen konusunda, biz konusunda… Her şekilde unutturmaya çalışıyor. Hiç birleştirmiyor, hep daha uzağa itiyor ikimizi. Evren sürekli genişliyor gerçekten. Sevdiği uzaktayken farkediyor insan. Bu en büyük kanıtı bence evrenin sürekli genişlediğinin. Genişliyor ve hep en uç noktalara yerleştiriyor bizi karşılıklı. Zaman işte, dedim ya; uzaklaştırıyor bizi, hep aynı yerde kalsak da… Ne varsa sevgiye dair, anahtar kelime sen oluyorsun. Kimi sevmeye çalışsam başaramıyorum. Zorla sevmek olmuyor. Ne kadar denersem deneyeyim olmuyor, olamıyor. Utansam da sıkılsam da böyle gidiyor. Kalbimin zıt kutuplarının birbiriyle çarpışıp yüksek çığlıklarla beynime hücum edişini hissediyorum. Ne yazık…
Beklenmedik çıkışları var hayatın. Hep farkında olduğumuz inişlerin ardı sıra gelen. Ve her çıkışın bir inişi var, hep unutamadığımız. Biri gelip beklenmedik çıkışı oluveriyor hayatının, inanıyor insan kolayca. Ya da bir şey oluyor; hayatta güzel şeyler olabileceğine inandıran… İnanıyorsun kolayca. Hem inanmazsan ne olacak ki? Eğer bir parça avuntusu olmasa nasıl yaşar insan? Umut bile değil beslediğimiz duygular. Avuntu sadece… Ben bu kadar acizken, bu kadar kandırmışken kendimi, nasıl iyi hissederim? Nasıl gerçeği bulurum? Gerçeği nasıl ayırt ederim? Ben bu kadar unutmuşken kendimi, nasıl ayakta kalırım?
Üzülüyorum be mutluluğa ters giden ruhumu izledikçe. Aklımdan çıkmıyor vazgeçtiklerim. Nasıl vazgeçmek bu? Bir bir kahrediyor seçemediğim seçimler beni. Sen seçmeyince, kaderin seçiyor zaten. Ne kadar kolay değil mi yaşamak?.. Neler yaşıyor insan farkında olmadan. Hiç hissettirmiyor hayat varlığını ölümün. Sonra üzülmeye vaktin olmuyor birden. Gereksiz bir insanım zaten ben, üzülmeme de gerek yok. Üzülmem. Hayatım kendime acımakla, üzülmekle geçti zaten. Bırakın tadını çıkarayım.
Gün geliyor, kendini bile sevemiyor insan. Biri gelip beklenmedik çıkışı olsun istiyor hayatının. Ne yazık…
Benim hala umudum var..

boşluk

İnsan ömründe birini çok sever. O kişi gittiğinde içinde tarif edilemez bir boşluk bırakır. Ne unutabilirsin, ne başkasını sevebilirsin. O boşluk hissi gitgide büyür, tüm kalbini kaplar. Asla tam anlamıyla dolduramazsın boşluğunu. O boşlukla yaşamaya alışırsın en sonunda. Günün geç saatlerinde çöken sessizlikle yeniden büyür boşluk. İşte bu saatlerde gelen mutsuzluk hissi, bu boşluğun eseridir

sessizlikte boğulursun

Kadın, bağırabildiği kadar sever, ağlayabildiği kadar aşıktır. Kadın sessizliğiyle, erkek ise son sözüyle olaya noktayı koyar. Kadını sessizliğe mahkum etmeyin. Bu yapacağınız son şey olsun. Bir kadın susmuşsa eğer, bitmiştir. O kadın çoktan gitmiştir. Bir kadın sizi severken onu başkasını sevmek zorunda bırakmayın. Kadının sevgisi bir keredir. Affı yoktur. İkinci şans sadece alışkanlıktır. Kadınlar anlaşılmaz ve karmaşık değiller. Onu o kıvama getiren sizlersiniz. Çekilmez ve umursayan hallerinide sessizliğe bağolunca özlersiniz.

son kez

Kimseye "sen benim her şeyimsin" demeyeceksin.. Unutma; yalnız geldin ve yalnız gideceksin. Sana verilenlere şükredip, sahip olamadıkların için üzülmeyeceksin. Gözlerini kapatıp, derin bir nefes alıp, halen havayı soluduğunu ve halen hayatta olduğunun, değerini bileceksin. Hiç kimse ya da hiçbir şey senden daha değerli değil, as olan sensin ve sen bunu ilke edineceksin. Hayatta sahip olabileceğin en değerli servetin, insanların sana duyduğu güvenin ve sevginin fazlalığı olduğunu asla unutmadan, insan biriktireceksin. Son kez ve en önemlisi, bu dünyadan giderken arkanda bıraktığın "isim" kadar bilineceksin..

13 Mayıs 2016 Cuma

I NEED YOUR




+ Neyin var?
- yok bir şey.
+ Bişey var ki doğru yazıyorsun.
- Yok dedim.
+ Dinliyorum ben....
- İnanmaya bilirsin ama bir şey olmadı.
+ Seni tanıdığımı biliyorsun.
- Ah, pekala. kurtarma sınavı pek kurtarıcı olmadı. olay bu.
+ Bunu çok fazla takmayacağını biliyorum. başka?
- Ağrıdan ölmek üzereyim! ne yani, daha ne olabilir ki.
+ Son damlayı beklediğinin farkında olmamak imkansız.
- Ne yapabilirim?
+ Sakin olmayı dene mesela.
- Beğenmiyorsan gi...
+ Sus. Sakın gitmekle ilgili bir şey söyleme, seni dinlemek zorundayım ben. Git dersen eğer gitmek zorunda olurum, ama gidemem. Yanında kalmam gerek.
- Öyle bir şeye gerek yok.
+ Senin için yok belki ama benim sana ihtiyacım var. Mesela, gözyaşlarının yastığını ıslattığı her gece elim kolum bağlı oturmak zorunda kalıyorum.
- Teşekkür ederim. bütün gün neye ihtiyacım olduğunu düşünüyordum.
+ Anlamadım?
- biraz ağlamaya ihtiyacım var sanırım.
+ ...
- Sonra konuşalım mı? Ben sana mesaj atarım.
+ Ağlama sakın. Ben yanında yokken ağlama. Sakın yastığına sarılıp akıtma gözyaşlarını. İlla ki ağlamam gerek diyorsan bekle yanında olayım, omzumda ağla. bağır çağır, içini dök ama ben yanında yokken ağlama.

çookkkk

Çok şey öğrettin sen bana.Geldin, sevmeyi öğrendim.Kahverengini öğrendim gözlerinde.Hayat denen bu uzun ve karmaşık yolda, tüm zorluklara rağmen umut etmeyi, işler ne kadar kötü giderse gitsin dimdik ayakta durup mücadele etmem gerektiğini öğrettin.Uykularımı kaçırdığın gecelerde, adını sayıklayıp uyumayı öğrettin.Senden önce hiçbir önemi olmayan şarkıların, aslında ne kadar anlamlı olduğunu öğrettin.Bir insanı hatalarıyla, yanlışlarıyla sahiplenip, onu kabullenmeyi öğrettin.Eğer birini seviyorsan, mesafelerin, yaşın, güzelliğin hiçbir önemi olmadığını öğrettin.Çok şey öğrettin sen bana.Geldin, sevmeyi, gittin, ayrılığı öğrendim...

özleyeceksin

Beni özleyeceksin.
Hem de nasıl dur bakalım daha başlamadık. Deli gibi konuşmak isteyeceksin de ayakların tutmayacak gelmeye. Düşüneceksin acaba şimdi ne yapıyor kimin yanında. Birilerini almış mıdır hayatına, mutlu mudur acaba yemek yemiyor mudur yine midesi ağrı yapıyor mudur diye düşüneceksin de bir mesaj atamayacaksın. Sabah uyandığında ilk aklına ben geleceğim çok değil 20 saniye sonra içini bir sıkıntı alacak, gün boyu içinde duracak o. Gün içinde neler yaptığımı merak ...edeceksin kimlerle neredeyim ne yapıyorum gülüyor muyum neler hakkında konuşuyorum, hevesli hevesli bir şey anlatırken yine cümlemi tamamlamadan gülmeye başlıyor muyum diye için içini yiyecek. Hayatımı sensiz devam ettiriyor olmam üzecek seni biliyorum, sen seni kaybetme korkum olduğunu adın gibi bilirken şimdi o yürüdüğüm yolda ne yanımda ne de arkamda olduğunu düşünmek üzecek seni. Çok üzüleceksin, ulan çok özledim bir kere konuşsak diyeceksin de bileceksin ki ben çoktan gitmişim. Hem de sadece gitmek dönüşü olmayan gitmek dönüş bileti almadan gitmek. Öyle bir gitmek ki, ayak parmaklarından saç diplerine kadar sızı yapan bir gitmek. Bir daha beni sevememek, kızamamak, yeri gelince küfür bile edememek. Yokmuşum gibi yaşamak, yokluğumda ben yokken yaşamak. Ne kadar becerebilirsin bilmem ama, yapman gerek. Çünkü o gün gelecek ve ben gideceğim, sen beni özleyeceksin, merak edeceksin, delireceksin. Bunlar sadece bir kısmı hepsini yazmıyorum ki yaşa da gör diye. Yaşa ki anla gidenin arkasından iyileşmeye çalışmak ne demekmiş diye. Kim yaşamadı bunları, kim pişmanlığı tatmadı ki? İşte sen de tam olarak bunları yaşayacaksın.
Daha çok özleyeceksin.
Tenine dokunmamı, elini tutmamı, boğuşmayı, yastık savaşlarımızı, zorla yemek yedirmelerimi, omuz atmamı, şikayet ettiğimiz kavgaları, beraber maç bakmayı, beraber bir ömür aynı evde yaşama hayallerimizi özleyeceksin. Bunların hiç biri olmayacak ne yazık ki, şimdi artık birbirimizi yormayalım.
Beni çok özleyeceksin.

güven

Neden mi insanlara güvenmiyoruz?
Çünkü tüm kazıkları en güvendiğimiz insanlardan yedik biz. Neden mi insanlara güvenmiyoruz? Çünkü canımız dediğimiz insanlar canımızı aldı bizim. Neden mi insanlara güvenmiyoruz? Çünkü sarılmak istediğimiz insanlar kaburgalarımızı kırdı bizim. Neden mi insanlara güvenmiyoruz? Biz hayatımızın sonuna kadar onlarla geçirme hayalleri kurarken onlar bizden kurtulma planları yaptı. Neden mi insanlara güvenmiyoruz? Kurduğumuz hayallerimizi yıktılar b...izim. Neden mi insanlara güvenmiyoruz?Çünkü yüzümüzden eksik olmayan gülümsememizi tek dokunuşta sildiler bizim. Neden mi insanlara güvenmiyoruz?Çünkü yüzme bilmediğimizi bildikleri halde hayallerimizi suya attılar bizim. Neden mi insanlara güvenmiyoruz? Çünkü onlar için olan iyi niyetlerimizi kullanıp attılar bizim. Neden mi insanlara güvenmiyoruz? Çünkü bıçağı tam kalbimizin ortasına, en güvendiğimiz noktaya saplayıp kalbimizi parçaladılar bizim. Neden mi insanlara güvenmiyoruz? Çünkü ruhumuzu aldılar bizden. Duygularımızı körelttiler bizim. Sahi güvenmek ne demekti? Nasıl güveniliyordu? Nasıl güvenebiliyorsunuz siz? Peki sonra ne mi oldu bize? Güvenmeyi unuttuk biz. O gülümsememizin yerini gözyaşlarına bıraktık biz. Hayallerimizi kurtarmaya çalışırken boğulduk biz. Bıçağı kalbimizden çıkarıp kalbimizi yapıştırdık biz. Gökyüzüne aşıkken geceler cennetimiz oldu bizim. Mutlu gibi gözükmeye çalıştık biz. İçimizde ölüp dirilirken yalandan gülümsememizle kandırdık insanları. Kendimize bile güvenmiyoruz artık biz. Bulutlar ağladıktan sonra çıkan gökkuşağına aşıktınız siz. Bizse ağlayan bulut için kahroluyorduk. Güneşe güvenmedik biz. Bulutlar ağladıktan sonra nasıl gülüyordu gökyüzünde? İnsanlar güneş gibiydi. İnsanlara yaklaşırsan yanarsın. Peki bulutlar mı? Bulutlar hep bizimleydi. Bi bulutlara birde müziğe güvendik biz. Onlar bizi bırakmadılar, bırakmazlardı. Şimdi söyleyin nasıl güveniyorsunuz siz? Nasıl dayanıyorsunuz insanlara?

net

-Bunu hak edecek ne yaptın?
+Bilmiyorum.
-Neden ağlıyorsun?
+Canım acıyor.
-Bu defa büyük kaybettin. ...
+Alay edeceksen.
-Alay değil. Bunu kendine kendin yapıyorsun.
+Başlama yine.
-Ortalığı birazda sen kır, birazda sen dök. Kendini harap etmekten vazgeç. Birazda canını yakanların canını yak. Kus tüm pisliklerini yüzlerine.
+Bunca yıl diğerlerine benzememek için uğraştım. Şimdi sırf kalbim biraz acıdı diye.
-Kalbin acımadı. Çünkü kalp falan kalmadı ortada. Öldürüyorlar. Yok ediyorlar seni. Görmüyor musun?
+Bu kadar hassas olmamalıydım.
-Onlar bu kadar zalim olmamalılar. Neden izin veriyorsun buna, bu kadar mı kıymeti yok canının?
+Var ama kendim uğruna başkasını harcayamam.
-O zaman ömrünün sonuna dek, bir odada dizlerini kendine çekip, annen duymasın diye nefesini tutarak ağlamaya mahkumsun sen.
+Tamam.
-Özür dilerim.
+Dileme, haklısın.
-Yine aynını yapıyorsun.
+Demiyorum bir şey.
-Mesele de bu ya. Bir şey dememen. Öldürüyorlar kızım seni. Ne olursa olsun hoşgörü ile karşılamaya alıştırmışsın bunları. Hata yapmaktan çekinirler mi? Canını acıtmaktan, yarana tuz basmaktan çekinirler mi? Ağzını açıp bir şey diyecek olsan zeytinyağı gibi üste de çıkar bunlar. Verme bu toleransı. Canın mı acıdı, bas tekmeyi. Kime ihtiyacın var senin? Annenden başka kime?
+Sus.
-Susmuyorum. Değiş artık. Bu devirde senin gibi insanlara yer yok. Ya değişirsin ya da.
+Ya da?
-Ya da bir kere değil bin kere öldürürler seni. Yaşayarak ölmek ne demek öğretirler.

anlarsın

Bu hayatta herşeyi alırsın yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
Seni herşeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla..
Falan filan sonra,
Bilirsin ya.....
Sen sen ol o kadını satma !
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edinilemez olan maddelerinden biridir.
Kadın olmanın kuralıdır..
Bir şey daha vardır ki,
Kuştur kadın,
Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
Öyle bir havan olmalı ki adamım,
Senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
Bunu bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın.

yeterli

Seni herkesten iyi tanımıyorum belki ama kahkahanı herkesten iyi tanıyorum. Ben o kahkahanın yüzünde oluştuğu anı beynime kazımış insanım. Çünkü ben o kahkahayı, ben o gülüşü herkesten daha çok seviyorum. Her şeyi unuturum da bir gülüşünü unutamam. Her şeyi değiştiririm hayatımda ama bir gülüşünü, bin ölüşüme asla. Çünkü ben o kahkahanın içinde kendi kahkahamı bulmuş insanım. Ben seni gülüşünden tanımış insanım. Sen söyle sevmeyenim, seni bu kadar tanısam yetmez mi ?

uunutmak mı zor kalmak mı

Sordum sen gidince kendime,“Gitmek mi zor, kalmak mı?” diye.Bircevap bulamadım ne kadar düşündüysem.Hâlâ seninle yaşıyor gibiyim.Her cümlem yine seninle bitiyor. “Alıştınmı bensizliğe?” yada,“Unuttun mu beni?” diye sorsan. “Sorma!” derdim ya da,“Sen sor ama anlatamam, olmaz bu acının bir özeti.”
Ama biraz açıklayabilirim aslında.Sen bir bıçak değildin ama dokunduğun kalbimden bir parça kestin attın giderken.Dokunduğun o göğüs kafesimin tam ortasında bir yerler kanıyor. İsters...en biraz daha anlatırım sana…
Gecelerim sensiz geçmesin diye dua ettim çok zamanında.Sen rüyama girersin diye uyuyamıyorum şimdi.Biliyorum ki artık yalnız olmaya alışmalıyım.Kendimi kandırmaya çalışsamda yalnızlığım bile seninle.Önce sesin geliyor kulağıma,“Seni seviyorum…” diyor.Aklımın boş odalarındayankılanıyor.Eskiden hepsi seninle dolu olan bu aklımın her bir odasının duvarlarında bir mahkûmun yaptığı çetele hesapları var sanki.Sensiz harcanan her günü duvara bir çizgi hâlinde kazıyor.Günün ilk ışıklarını bekliyor, ufak penceresinden sızan ay ışığıyla.Sonra hayallerimle kendimi avutmaya çalışsam bile gözlerini gözlerime değerken hissediyorum.Eskiden bana bakmasını istediğim bir çift göz, şimdi gecemi cehennemden gelen kor parçalara çeviriyor.Yüreğimi yakıp geçiyor.Yüreğimde bir ateşten kor yanmaya başlıyor ağır ağır.Bilirim ki bu yangın küle dönüşene kadar yanar.Bu esnada kalbimden kopup kanayan yerlerdeki boşluklar asla dolmayacak.Sonra anlıyorum ki bu hayat sensiz bana düşman.Bu gece hayat bana pusu kurmuş ve ben bu gece hayatın menziline girmişim.Hayat acı verecek silahlarının namlularını bana çevirmiş tetikte bekliyor sanki.Göğsümün ortasında kanayan kalbimin farkındayım sonra hayat da farkediyor.Zaten hayat ağır ağır bir ölüm olacağını biliyor.Sonra yavaş yavaş geceyi sabah ederken acının yüzümde bıraktığı belirgin çizgilerle güne başlıyorum.Bu acılar beni çok zorlasada ağlayamıyorum.Ağlayamaz insan bazen içime akar gözyaşları.Ama sen gittiğinden beri bilmelisin ki içimde gözyaşlarımdan yapma okyanusum var.Döndüğünde bana bıraktığın bu acılar seni boğmasada içimdeki o okyanus boğar.
Bir yanı ateş bir yanı su şu vücudumun… Bu bir imtihan biliyorum.Varlığın canımı yaksada yokluğun kahredip yakıyor kalbimi.Sonra odamın penceresini açıp temiz havayı içime çekiyorum.İstanbul bugün yine bana sen kokuyor.İçime çektiğim oksijen benim kalbimdeki alevi canlandırıyor.Tam acıdan kıvranırken gözüm resmine takılıyor ve ben içime akan gözyaşlarımı tutamıyorum.Akıp giderken kor hâline getiriyor kalbimi. “Yok,” diyorum. “Bu sefer teslim olmaya, bu hayatı bir kez daha galip gelmesine izin vermek.”Derin bir nefes daha çekiyorum bu sen’li İstanbul havasından, bu sefer yanacak bir şey kalmadığını anlıyorum.İçimde yanan kalpten geriye biraz kül kalıyor geriye ve diyorum ki:“Küllerimden doğma vakti şimdi.” Ama biliyorum ki canımı yakan bu yalnızlıktan beni bir sen kurtarırsın…

burdayım

Ne biliyor musun. Bazı şeyleri çok merak ediyorum. Ama favori merakım sensin. En çok seni merak ediyorum. Mesela hasta mısın şu an? Başın ağrıyor mu? Üşüyor musun? Sıkıca sarılabilirim çünkü. Korkuyor musun? Elini tutup bir daha asla bırakmam. Ağlıyor musun? Ömrümün sonuna kadar gözyaşlarını silebilirim. Ağlama. Gülüyor musun? Ben hep gülüşünü izlerim. Yaşamak istiyorum ama ben seni. Güldüğün şeylere beraber gülmek istiyorum. Ağladığın zaman bende ağlamak, korktuğun zaman ben...de korkmak istiyorum. Heyecanlı olduğun zaman kalbinin atışlarını dinlemek istiyorum. Saatlerce gözlerinin içine bakmak, istediğim zaman öpmek istiyorum. İzin ver. İzin ver seni seveyim. Saçlarınla oynayayım. Kusurlarınla dalga geçeyim ama en çok da ben seveyim onları. Biraz sen öp, biraz ben. Biraz sen sarıl biraz ben. Düştüğümde gülüp, sonradan yardım eden de sen ol. Sesim güzel olmadığı halde şarkı söylememi iste, söyleyince de gül ama yine de sen sev. Başkası değil. Sürekli sana uzun mesajlar atıyorum. Yazı yazmayı seven insanım ben. Çok konuşuyorum kızıyor musun bana? Sarılır mısın, öper misin defalarca boynumdan? Ağlasam siler misin sende benim gibi göz yaşlarımı, ''ben hep buradayım'' der misin?

böyle...

"Bazı geceler suya karışıp erimek istiyorum Doktor Bey. Sorunum bu."
-Nasıl yani? Hangi geceler peki?
"Böyle geceler!"
-Nasıl öyle, açın biraz?
"Kimsenin beni anlamadığı, kimseye kendimi yakın hissetmediğim, dahası kendimi bu dünyaya ait hissetmediğim geceler! Mümkünse herkesten uzak olayım, herkesten!" ...
-Ne hissediyorsunuz o zamanlar? "
Hiçbir şey! Uzaktan seyrediyorum sanki olan biteni. Ben uzaktayım ve dünyayla içindekiler yıldızlar kadar yakın. Ya da çok şey. Ne bileyim hani, insanın dişi zonklar, derler ya kabir azabı gibidir o tür bir sızı. Sonra kafasını kaldıramayacağı bir baş ağrısı hasıl olur, yataktan çıkamayacak derece çok üşütmüştür, tir tir titrer. Biraz öyle. Biraz da; kan bağı olan kim varsa kaybetmişsinizdir gibi, derinden sarsıcı bir acı saklarsınız içinize. İnsanlar, size eften püften sıkıntılarını anlattıkça onlardan sıkılırsınız, çünkü yeryüzündeki bütün acıları çeken bir mıknatıssınızdır. Bunun bilincinde olmayanlar, car car konuşurlar, dudakları kıvrım kıvrım toplanır, büzüşür, açılır. Anlattıkça hırslanırlar. Efkarlanırlar. Yok sevgilisi terk etmiş de, yok bir yığın borcu varmış da yok biriyle tanışmış da ya da üniversiteyi kazanamamış veya işten çıkarılmış falan filan işte. Sonra adınızdan başka hiçbir şeyinizi bilmeyenlerin takındığı garip, abuk subuk tutumlarıyla karşılaşmak beni öldürüyor. Tahammül edemiyorum internet peydahlandığından beri, bu tür zavallılıklara. Akşam karnımı doyurmuş muyum? Bilmiyor da, hakkımda ahkam kesmeye çalışıyor! Off… Neyse, bir sigara yakabilir miyim? "
-İnsanları fazlaca önemsiyorsunuz? Kapalı alan içilmiyor burada!
"Olsun, mazur görün bu seferlik. Ha aklımdayken, bilakis, zerre kadar önemsemiyorum. İnanın sıkıntıdan patladığım için insanların hayatına uzaktan şöyle bir gözüm çarpıyor. Beş dakika zor duruyorum. Yolda, bir kafeteryada, barda, ya da iş yerinde de durum aynı. İnsanların dayanılmazlıkları beni boğuyor. Böyle konuştuğuma bakmayın lakin anlayabiliyorum da, insan; kendi isteği dışında gözlerini açtığı bu dünyada yaşamaya karar verdiği gün boş vermiştir zaten her şeyi. Kelebek misali. Yarın için çok geç ve her şey boş! Hayatlar, içi dolu sanılan hayatlar, aslında birer çöplükten ibaretler. Her gün düzenli yemek yemek için çalışıyor ve yemeğin sonunda tabağımızdaki artıkları çöpe döküyorsak; ekmeği, suyu, sigarayı, alkolü, taze fasulyeyi, deterjanı tüketiyorsak, öyle tüketiyoruz günlerimizi de!
-Ne zamandır bu böyle? "
Aklım ermeye, her şeyi anlamaya başladığım günden beri…"

9 Mayıs 2016 Pazartesi

anlama

Bir insanın
kişiliğini ve niyetini sevin,
parasını değil.
Bir insana
insan olduğu için saygı duyun
mevki sahibi olduğu için değil.
ve bir insanı yanınızdayken sevin,
kaybettikten sonra değil.

5 Mayıs 2016 Perşembe

hayalet

 hayat öyle garip ki insanlar yani biz hayalet gibiyiz bir varız bir yokuz anlamış değilim insanları anlamak ve anlaşmak ta zordur zaten şöyle onların hayatındayken herşeylerisiniz hayatlarından çıkınca kırmak için çok uğraşırlar o yüzden siz siz olun böyle şeylerle uğraşmayın boşuna zaman kaybı o yüzden yani hayat kısa sizi üzen şeylere pek takılmamaya çalışın ve kocaman gülün ..
                                öpüldünüz :*